4 Ağustos 2011

...

Sözcüklerle savaşıyorum. Tanımlayacak sözler bulmaya güçlük çekiyorum. Sen minik kadın, benim minik pempoşum.. 

O güzel gözlerinin arkasında sakladıkların, o güzel ellerinle yaptığın herşey... Bize bıraktığın herşey. Kokun, resimlerin, eşyaların.. Senden bize kalanlar.. Seni bize yakınlaştırsa da, gittiğine inanamayacak kadar gerçekler. Günler o kadar hızlı akıyor ki.. Yokluğunu kabullenmeyi zorlaştırmaya yetiyor.

Sevgine hasret geçen günlerim vardı benim küçükken. Yazları iple çeken minik ellerim vardı. Heyecanla yanına geleceğimiz bayramları, yazları bekleyen bir kalbim vardı benim. Bilirdim ki her yanına geldiğimde o güzel kokunla ve gülümsemenle bizi merdivenlerin başında bekliyor olacaktın. Sana haber vermeden gelişlerimiz olurdu hep bizim. Seni gördüğümde, sana sarıldığımda o güzel kokunla bizi mutlulukla karşılayışların vardı. 

Sabah ezanıyla kalkar, sessizce çıkardın odadan. Bizi uyandırmamak için çabalayışlarını izlerdim gizlice sabahları. Sonra iç çekerek sen görmeden uykuya dalardım.. Sabah kalktığımda kahvaltımızı hazırlamış olurdun çoktan. Pıtır pıtır evin içinde dolanır, herşeyi yapardın. Biz arkamızı döndüğümüzde sen ortadan kaybolurdun. Mutlaka yapacak birşeylerin olurdu. Yerinde duramayan minik anneannem benim.. Sana sahip olduğuma şükrederek geçireceğim bir hayat yaşıyorum. Huzur içinde uyu.. 

Yılların asla yoramadığı kadın.. Yılların eskitmeyi başaramadığı kadın.. 

Anneannem huzur içinde uyu.. Mekanın cennet olsun.. 



*Sinem Yılmaz..