17 Aralık 2011

Kabullenmek gerek suçluyu da, suçu da...

Sözcükler, kelimeler, cümleler, tümceler...
Ağzımızdan, kalemimizden çıkar gider. Düşüncesizce, düşünerek söylenir ya da yazılır. Ama hep bir eksik kalır. Hep bir 'Niye söylemedim ki' kısmı olur. Olmazsa olmaz ki zaten...


Hep bir isyan vardır kelimelere, söylenenlere, yazılanlara... Ama yaptın işte..isyan etsen kime fayda. Gidenler, kalanlar ve yaşanılanlar geri gelmeyecektir. Asla zaman geri akmayacaktır ve o 'niye' sorusu beyninde, kalbinde, dilinde hep duracaktır. Çabalasan neye fayda, düşünsen neye fayda, kime fayda.


Hep bir geri dönüş acısıyla yaşanılan hayatlar görüyorum.. kendimde ve başkalarında. Ama ne kendim ne de başkaları 'geri dönüşün' çoktan kaçtığı gerçeğiyle yüzleşemiyor. Maalesef ki hatalardan, doğrulardan & yanlışlardan, acılardan önceki çıkış çoktan kaçmış oluyor her defasında.


Kabullenmek içinde hep suçu kadere atıyoruz. Avutmak için yüreğimizi hep 'hayırlısı' deyip duruyoruz. Sonra zamana kızıyoruz. Akıp gidiyor ya ellerimizden ona isyan ediyoruz. Hep kendimizden başka suçlayacak birilerini buluyoruz. 


Kimi zaman aşkın diğer sahibi suçlu oluyor. Sanki biz çok masummuşuz gibi..
Kimi zaman dostluğun diğer sahibi suçlu oluyor. Sanki biz çok safmışız gibi..


Ama biliyoruz içten içe, hiç kimse masum değildir, hiç kimse saf değildir. Dostlukta, aşkta 2 kişiliktir bu hayatta.. ve her 2 kişide suçludur aşkta ve dostlukta! 
Her aşk masumiyeti de, saflığı da barındırır içinde. Aşkı da, aşığı da suçlu yapan, suçlayan da bizizdir.. Her dostluk güveni de, sahiplenişi de barındırır içinde. Dostluğu da, dostu da kıran, çatlaklar oluşturan, içine suçlu ekleyen bizizdir...


Aşkında, dostluğunda sahibi olan, yaşayan bizler. Her defasında suçlarız işte kişileri, anıları, kaderi, zamanı..
Avunmak içindir kimi zaman, kimi zamanda nefret etmek için...


Neyedir bu isyan düşünmez, hissetmez dururuz duvar gibi dostluğunda aşkında önünde.. 


Kabulleniş zor zanaat vesselam! Her insan itirafta bulunamaz ne kendine nede karşısındakine. Her insan kabullenmenin büyüklüğüne erişemez bu dünyada.. Kibirliyiz ya insanoğlu olarak.. huyumuz kurusun burnumuzdan kıl aldırmıyoruz.. 


Aldır be kardeşim! Bir kerede kendini suçla aynanın karşısına geçince. Nefret etme aşkından, dostundan. Avutma kendini, otur acı çek, yıpranan benliğini daha da yıprat bir kerede...
Zamanı suçlama ya da kaderi. Tamam kabul kaderdir yaşanılan ama o değildir yol ayrımlarını seçen...
Her bir yol ayrımında önünde durur doğruda-yanlışta! Sen adım atarsın, sen yaşarsın seçtiğin kaderi.. 




Düşünerek yada düşünmeyerek söylenen kelimeler, seçilen yollar, doğrular & yanlışlar... 
Senindir işte hayatındaki her bir anı.. Yaşanmış ve yaşanılması gereken..


*Sinem Yılmaz.. 

Karşılıksız yanımda olan ve duran 2 kadın..

Satırlarıma hayat veren yaşanmışlıklarımdı hep.
Hissettiklerim, gözyaşlarım, acılarım, mutluluklarım, umutlarım ve umutsuzluklarım...
Her biri her bir kelimem de barınırdı. 

Ama son günlerde sadece boş sayfalara inanç ekmekle geçiyor günlerim. Acılarımla dolu geçen son 1 sene var ellerimde. Kelimelere dökmeye halim kalmamış bir ben var, aynaların karşısında...
Öyle ki tek kelimem 'Özlem' oldu son zamanlarda. Öyle bir özlem ki bu, ölümüne..
Çözümsüz bir özlem, çözümsüz ve umutsuz bir acı... Hissetmeyi asla bırakamayacağım ve unutamayacağım. 

Sevmek, Hissetmek, Mutlu olmak...
Çok uzaklarda bir yerlerde benden kaçmakta.. ve bende onlardan kaçmakla meşgulüm son zamanlarda...

Ellerimde çocukluk anılarım, siyah-beyaz resimler, 4 yaşında ki o mutlu kız çocuğu hallerim..
Sadece keşkelerle yaşadığım bir gece. Akıp geçen zamana karşı gelmeye çalışan ruhum ve ben...

Ellerimde kayıp giden anılarım ve her bir saat daha da unutulmaya yüz tutmuş sesler, yüzler ve çocukluk hallerim! Ellerinde büyüdüğüm insanların hayatımda ki eksikleri...

Söyledikleri ninniler kulaklarımda çınlarken, her bir saat siliniyor sanki... Özlüyorum ölümü isteyecek kadar çok... Sonsuzluğu ellerime almak ve durdurmak istiyorum zamanı. Özlemlerimle girdiğim bu ölüm kalım savaşından galip çıkarım belki diye... 

Sonsuza dek kaybetmek fikrini yaşıyorum ve anıyorum sonsuzlukta beni bekleyen pamuk elleri... 

Çocukluğumun sonsuzluğa gittiği günler ve sonrası tek tek akıyor gözlerimin önünden. Kadife sesle söylenen ninniler, nasırlaşmış ellerle okşanan saçlarım ve benim saçlarımda hissettiğim o narinlik... 

Ellerinde büyüdüğüm 2 kadın... 
Hayatımda hiç ara vermeden ve karşılıksız yanımda olan ve duran 2 kadın... 
Özlem, acı, dinginlik, gözyaşı, avunuşlar, dualar... Hepsi sizin için akıyor her başımı yastığa koyduğumda.

Her bir gülümsemem de siz varsınız, unutmuyorum içimdeki acımı.. unutmuyorum sizi.. hep yüreğimde ve hayatımın en derinlerindesiniz..

*Sinem Yılmaz...