6 Şubat 2012

Ani gelen "Asla'lar"...

Bazı şeyler sandığından çok daha can yakar bu hayatta. Asla üzülmem dediklerin, asla gözyaşı dökmem dediklerin bir anda karşına dikilir ve sana gülümserler. ‘ Hani ağlamazdın ne oldu sana? ‘ bakışı atarlar. Kendilerini göstermezler ama ensende an be an hissedersin varlığını! Öyle bir bıkkınlık getirir ki artık kalbinde, gururunda, onurunda biriktirdiğin tüm hüzünlerden, üzüntülerden, aslalar’dan kurtulmak için ‘yeter’ çığlığını basarsın yüreğinde, sessizce…

Hep bir sessizlik barındırır bu asla üzülmem dediğin olaylar, kişiler, aşklar, sevgiler… Haykırdığında da, içinde biriktirmek için çabaladığında da.

Her bir asla, her bir gözyaşı kendi sessizliklerinde birer çığlık taşır. Her bir çığlıkta senden bir parça barındırır. Sessizce o parçalarla senden bir parça daha gider. Sen, senliğinden biraz daha koparsın. Duvarlar, geceler, şarkılar, sözler, yazılar, uykuya kendini bırakmak için yorganı kafana sıkıca çektiğin anlar, kaçmak için sığındığın ya da kendi kendine konuşmak için kapandığın her biran, her bir yer büyür ve büyür. Artık ne kaçacak bir yer kalmıştır ne de kendine itiraf etmek için seni bekleyen bir asla’n. Köşeye sıkışmış bir halde bir yere tüner ve kaderine boyun eğersin…

İşte o kadere boyun eğdiğin her anda başucunda duran iki şey vardır her zaman:
Gözyaşların ve yalnızlığın…

İkisini de barındırdığın ruhun artık sana ayak uyduramaz ve senden kaçmaya başlar. Uzaklaşır yavaş yavaş, sessizce. Sen ruhsuz, senlilikten çıkmış bir halde hayata tekrar tutunmaya çalışırsın. Her bir tutunuşunda biraz daha düşersin. Her bir düşüş bir öncekinden daha da ağır, daha da sert olur. Her bir düşüşte biraz daha yok olursun. Aslında yok olacak hiçbir şeyin kalmamıştır geriye. Ama hep bir şeyler yine de yok olur ruhunda… Sana tutunmak için elinden geleni yapan ruhunun da yapabilecekleri tükenmiştir işte.

Ve yapman gereken: asla dediğin sevgilere, aşklara, kişilere akıttığın her bir gözyaşına sıkıca tutunmak ve yalnızlığına sebebiyet verdiğini düşündüğün aşkların, sevgilerin, kişilerin siluetlerini görmeyi, algılamayı, tekrar tekrar olanları irdelemeyi başarmaktır.

Ruhsuzluğun bir parçası olmak, senliliği kaybetmek, etrafındakilere olan hassasiyetini kaybetmek ve en önemlisi de kendine olan bağlılığını kaybetmek, bir ‘asla-ya’ feda edilemeyecek kadar önemlidir bu hayatta. O seni sandığından çok daha üzecek olayların bir parçası olduğunda bedenin, kaçmak yerine savaşmayı denemeli bir insan… Çünkü kaçmak, saklanmak sadece gözyaşlarına ve yalnızlığına gebe olur.  O yüzden akıtmamaya yemin ettiğin her gözyaşı, bırakmamaya yemin ettiğin her bir yalnızlık anını bırak artık ruhundan! Kendine tutun. Ruhsuzluğuna açma kapılarını. 

*Sinem Yılmaz..