4 Aralık 2011

Ağlamalı insan, tüm korkulara inat..

Sabah her günkü gibi uyandım, kahvemi yaptım. Annem bağırdı bana ' kahvaltı yap ' diye. Bende her zamanki gibi bir öpücük yolladım anneme ve uzaktan annemin iç çekişini, ah ah deyişlerini dinledim. Rutin şeyler, rutin diyaloglar geçirdim. Gezmek istedim, gezdim dolaştım, yorgun argın eve geldim. Sürekli elimde olan telefonum yine çaldı konuştum uzun uzun. Güldüm, mutlu oldum, sevindim. Sonra durup durup düşüncelere dalma vaktimin geldiğini işaret eden gözyaşlarımın akışını hissettim yanaklarımda..

Kendimi yine kapadım dış dünyaya. Herkese ve her şeye. Teknolojiden çektim elimi ayağımı bir kaç saat. Ulaşmadım ve ulaşılmaz olmayı başardım. Neden ağladım bilmiyorum ama iyi geldi. 

Bir insan ağlamayı özler mi demeyin. Özler! Ben özledim. O kadar uzun zamandır kırgınlıklarımı ruhuma kilitliyorum ki siz bile inanamazsınız. Birde düşünün buna kendimi inandırması kısmı var. Her şey tek bir gözyaşıyla başladı dedim kendi kendime. Sanki ruhum bedenimden çıkıp beni izlermişçesine kendimi görebildim sonunda. Her bir damla beni bana anlattı. Tanımladım, cümlelere boğdum beynimi. Yanlış & Doğru ikileminde yüzdüm durdum boğulurcasına. Ne demek tüm bu olanlar diye düşünmeden edemedim. Düşünmeye başlamıştım bir kere derinlere inmezsem olmazdı. 

Sonra sonra anladım ne demek istediğini gözyaşlarımın. Artık nefes almanın vakti gelmişti. Herkes kırılır, herkes darmadağın olabilirdi. Yalnız ben değildim acı çeken ve acılarıyla boğulan. Bir gün gelecekti ve bende hayata adım atmayı başaracaktım. Güvenebilecek, herkesi bir tutmamayı başarabilecek, yeniden sevebilecek ve sevgi denen asla elime geçmeyen o duyguyu hissedebilecektim. Duygularımı kapana kıstırıp yaşamaktan vazgeçebilecektim. Bir gün gelecekti...

O gün geldiğinde nasıl anlarım diye düşünürken aylardır. Şimdi anlıyorum.

‘Ağlamak herkesin yeni bir hayata başlamasına gebeymiş.
Ağlayamamak yaşadığımız tüm acıların bizi içine hapsetmesiymiş. ‘

İşte gözyaşlarım bile bana bir şeyler öğretmeye başlamıştı. Elbet gelecekti geri kalanlar da... Geldi de gelmedi değil. Şimdi ufak bir aralıktan, korkak korkak bakıp iç çekiyorum geleceğime. İnanmaya başlıyorum. Korkumun içinde boğulsam da inanırken, inat ediyorum. Küçük bir başarı gibi görünse de korkularımızla yüzleşmek, en büyük başarı benim hayatımda. 

Korkmak faydasız değildir aslında ama bir zamanı vardır. Korkunun fazlası, yararsız ve zehirlidir. Tüm hayatını silip atmak için sebeptir. Avucunun içine düşen her bir güzelliği görememene sebep olur. O yüzden ağlamaktan korkmamak gerek. Ağlamak, inanmak ve korkuyu silip atmak için ölüme bile karşı çıkmak gerekir. Ne kadar çok şey anlatmış değil mi gözyaşlarım bana? 

Şimdi ‘ ağlamayı kendine yediremeyen her insanoğlu oturup ağlamalı mı? ‘ derseniz. Evet, ağlamalı derim. Tüm korkulara inat...
  
03.02.2011 

           *Sinem Yılmaz…