28 Aralık 2011

İstanbul'un içindeki sana...

Bilmem hatırlar mısın İstanbul'un o eski güzel yüzünü… Ben hatırlamıyorum da. Ama bir farklı bakıyor İstanbul'umun gözleri bana..değişmiş sanki. Her bir güzelliğinin altında bir kenafirlik var gibi..  Sen yoksun ya ondan mıdır acaba diye düşünmeden edemiyorum çoğu zaman..  Sonra düşünceler uçup gidiyor ve bende çözümsüzce, bakıyorum bana farklı bakan İstanbul'umun gözlerine. 

Sensizlikle gelen olgunluğumdan mıdır bu farklılık bilemiyorum ama çocukluğum kalmamış artık İstanbul’a bakışlarımda. Her bir yerde ufacık koşuşmalarım, bisiklete ilk bindiğim zamanki heyecanım, ilk kez yürüdüğüm yerler,  oynadığım sokaklar parklar… Hepsi yerli yerinde duruyor ama işte sensizlikten midir hep farklı geliyor gözlerime…

Ufak bir gülümseme geliyor yüzüme düşündükçe, hayal ettikçe. Oturuyor yüzüme o gülümseme gitmiyor da uzunca bir süre. Gülümsemeler yerini bırakana kadar gözyaşlarıma…

Hep benimle kalacağını hayal etmişim ya ben bu zamana kadar sanırım gidişinle çocukluğumu derinlere gömmüşüm. Gidişinle gelen bir olgunluğu benimsemişim… Şimdi şimdi fark ediyorum bu durumu. Ama bir şekilde hatırlamaya çalışıyorum İstanbul’umun çocukluğumda ki hallerini. Senin ellerinden tutup yürüyüşlerimi, kucağına oturup dinlediğim ninnileri… Hele  senin yanaklarına ellerimi koyup saatlerce duruşlarımı hatırlıyorum da, bir odanın içinde sanki sadece dünyada biz varmışız gibi yatar göğsüne dururmuşum öyle saatlerce.

Şimdi bakıyorum işte bu güzel, endamlı, edalı şehre… Olgunlaşmış bir ben, doğruyla yanlışı algılamış, acıları sindirmiş bir ben olarak. Senin bana kattığın onca güzel şeye, daha güzel şeyler katmaya çabalayan ufak bir kız çocuğu olarak. Başarılı mıyım bu konuda bilemiyorum ama en azından savaşıyorum. Dik durabilmenin verdiği güçsüzlükle bile güçlü olmayı başarıyorum, yani sanırım.

Savaşmam gerektiğini senin öğretilerinden öğrendim ben. Hem yanımda olduğun anlarımda, hem anlatılan güzel anılarda, hem de gidişinle katlanmak zorunda olduğum acıyla. Senin bana öğrettiklerinle duruyorum ben ayakta. Güçlü görünmek için çok çabalıyorum belki ama ayaklarım sağlam basıyor yere yinede… tıpkı senin gibi, tıpkı senin beni görmek istediğin gibi…

Senin gibi bakamıyorum ama yine de İstanbul’a… Farklılaşmış sanki. Saflıktan çok, hırs görüyorum bu şehrin bir yerinde sanki. Sen yoksun ya ondan mıdır diyorum ya…

Evet, sen yoksun ve İstanbul artık senin gözünden görünmüyor bana. Ama biliyorum yinede sen hazırlamışsın bizi bu sona. Sen güçlendirmişsin bizi her bir zorluğa… Saflığını kaybetse de bu endamlı şehir.. Sen hep bir yerlerde yol göstereceksindir bana. Aklıma gelen yüzünle ya da söylediğin ninnilerin bir sözüyle, karar verebilmemi direnmemi kolaylaştıracaksın; bu olgun ve hırs dolu İstanbul’da..

Ve ben bir gün çözümlerim'le bakacağım bana farklı bakan İstanbul'umun gözlerine... 




*Sinem Yılmaz...