Mutluluktur bu her an
size gelmez, her an sizinle kalamaz ve her an sizi siz yapamaz. Ansızın gelir
mutluluk. Bir telefonda, bir mesajda, bir bakışta, bir gülüşte… O insanın size
ne yaşattığı ya da onun için ne kadar gözyaşı akıttığınız değildir o an önemli
olan. O an tek bir şey vardır aklınızda, mutluluk. Heyecandan kalbinizin
yerinden fırlamaz, midenizde kelebekler uçuşmaz ama o mutlulukla gelen ve
yüzünüze yerleşen aptal gülümseme vardır ya, heh işte o gülümseme gelir ve
gitmek bilmez. Bir gün sonra üzüleceğinizi bilseniz de, bilmeseniz de ya da bir
gün sonra ondan nefret edeceğinizi bilseniz de bilmeseniz de, mutluluktur bu
yaşanılasıdır! Ertesi güne gözlerinizi açtığınızda pişmanlıklara uyandırmaz
sizi.
Mutluluk farklıdır. İçtendir.
Bir gülümsenin gelip gitmemesi halidir. Ne kalbin yerinden sökülmesine ihtiyaç
vardır. Ne de midede kelebeklerin uçuşmasına hele hele mantığınızla gireceğiniz
savaşın başlamasına hiç gerek yoktur mutlulukta.
O yüzden,
Bir insanın sizi
heyecanlandırması değildir önemli olan, mutluluğu hissettirmesidir ve her insan
mutluluğu avuçlarınıza bırakamaz…
Eğer mutluluğu
avuçlarınıza bırakacak birine sahipseniz ve nedensiz geliyorsa bu durum size, boş
verin neden ve anlam aramayı, nedensizce ve anlamsızca tutunun ona!
Mutluluğunuz her zaman güzel sonuçlara gebe
olacaktır çünkü…
Ve o mutluluk kolay
kolay elle tutulmaz ve elle tutulamaz mutluluklar size sunulduysa ‘Altın
tepsiye ihtiyaca ne gerek!’ Güvenli ellerle sunuluyorsa…