3 Aralık 2011

özlenmemesi gereken kişiyi özlemek..

Asla özlememiz gereken kişiyi özlemek hata mıdır yoksa yüreğimize sızmaya başlayan zayıflığın göstergesi midir?

Cevaplarım mantığımda dizilip durmakta bu konuda..

Ama hiç bir cevap beni tatmin etmemekte bu günlerde. Birilerine sormak istediğim ve istediğim cevapları alamamaktan korktuğum tek soru. İşte bu mantıksızlık karmaşasını düşünüp duruyorum günlerdir. Cevaplarım tam olarak neler onları bile bilemiyorum aslında. Sadece en mantıklı gelen durum, hayatımıza yer etmiş insanlarda yaşadığımız hayal kırıkları ne kadar üzücü olsa da, yerlerini asla dolduramayacak olmanın verdiği üzüntünün hayatımızda daha büyük yerlere sahip olması ve sahip oldukları bu yerleri ansızın özlemek gafletinde bulunabilmek…

Gaflet diyorum bu duruma doğal olarak. Çünkü hayal kırıklıkları öyle kolayca kaldırılabilecek ya da kolayca affedilebilecek durumlarda oluşamaz bir insanoğlunun kalbinde. Ama ben kendimi baz alarak baktığımda bu olaylara, hayal kırıklıklarını bile zaman geçtikçe, yüreğim de biriktirdikçe ve artık taşıyamayacak kadar ağır geldiklerinde hayatımdan çıkarmışım. Ben sabretmek nedir çok iyi öğrenmişim bu hayatta. Ve sanırım bu dünyaya en büyük erdemim olan sabrımla gelmişim. Bu sabrın bana zararı çok büyük olsa da kimi zaman hala şükredebiliyorum bu durumuma.

İşte tam bu durumda hayal kırıklıkları, sabır ve özlemek fiillerini bir araya toplayarak karar vermeye çalışıyorum bu soruya.. ‘Asla özlememiz gereken kişiyi özlemek hata mıdır yoksa yüreğimize sızmaya başlayan zayıflığın göstergesi midir? ‘

Cevabını bulabilecek birileri var mıdır bilemiyorum ama bana cevap verecek olan kişinin benim kadar sabırlı olmasını bilmesi gerektiğini biliyorum. Çünkü sabrın ne demek olduğunu bilmeyen her insan bu soruya çok rahatlıkla cevap verebilir. Çok rahat bir şekilde özlememenin ne kadar kolay olduğunu anlatabilir bana. Çok basit kelimeler ve kısa cümlelerle bu sorunun yanıtını verebilir bana. Ama benim uzun cümleler ve karmaşık kelimelerle baş başa kaldığım bu konuda, basit kelimelerin ve kısa cümlelerin beni tatmin etmesi beklenemez sanırım değil mi?

Aslında çok fazla şeyle boğuyorum kendimi farkındayım. Elimde yaşanmış o kadar çok hayal kırıklığına rağmen ben inatla ‘affetmek büyüklüktür’ denen hayat felsefesini benimsiyorum. Oysaki düşünüyorum da bende bencil olabilirim, beni kıran ve beni bu büyük karmaşanın içine bırakan insanlara karşı. Ama ben onu bile yapamıyorum. Ve bunun sonunda düşündüğümde tek bir şey kalıyor elimde: Ben çok zayıf büyütmüşüm bu kalbi ve mantığı…

Bana zayıfsın, safsın diyen çok arkadaşım oldu bugüne kadar ve ben bunun doğruluğunu birçok defa kabul etmek zorunda kaldım. Öyle ki, kimi zaman beni kırmış olsa bile affetmeden geçemediğim ve yokluğunu asla bir başkasıyla dolduramadığım -dostluklarım, arkadaşlıklarım ve bir aşkım- insanlar oldu hayatımda. Ve ben onları özlemekle zaman kaybetmekten hiç bıkmadım bugüne kadar, bugünlere kadar..

Şimdi düşünüyorum işte, özlemek zorunda olduğumuz insanları özlememek yerine, bizi derinden etkileyen ve kıran insanları düşünmek ne kadar yanlış bir davranış biçimi oysaki.. Ve tüm bu düşüncelerimi dışarı vurmakta ne kadar zayıflıktır oysaki. Ama ben tüm zayıflıklarımla yaşamaya ve bunları dışarı vurmaya korkmayan bir insan olarak yaşamayı seçiyorum. Bu kararı ne zaman verdin, ve ne zaman bu karmaşık sorunun cevabının içinde boğulurken bu yaşam biçimini seçtin diye düşünenleriniz de oluyor biliyorum. Ama yalan yok bu sorunun cevabına tüm karmaşalarımı bu satırlara dökerken karar vermiş bulunmaktayım.

Ben özlememem gereken insanları özleyen ve hayal kırıklıklarına rağmen yerini dolduramadığım ve asla dolduramayacağımı bildiğim insanların olduğunu kabul ederek uyumalıyım bu gece. Bu gece rüyalarımda huzura erişebilmek adına kararıma sadık kalmam gerektiği bilincinde kapatacağım gözlerimi uykuya…

Ve ben zayıflıkları olsa da, sabrın erdemine sahip suskun bu ruhumla devam edeceğim hayatıma..

*Sinem Yılmaz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder