Cevaplarım mantığımda dizilip durmakta bu konuda..
Ama hiç bir cevap beni tatmin etmemekte bu günlerde. Birilerine
sormak istediğim ve istediğim cevapları alamamaktan korktuğum tek soru. İşte bu
mantıksızlık karmaşasını düşünüp duruyorum günlerdir. Cevaplarım tam olarak
neler onları bile bilemiyorum aslında. Sadece en mantıklı gelen durum,
hayatımıza yer etmiş insanlarda yaşadığımız hayal kırıkları ne kadar üzücü olsa
da, yerlerini asla dolduramayacak olmanın verdiği üzüntünün hayatımızda daha
büyük yerlere sahip olması ve sahip oldukları bu yerleri ansızın özlemek
gafletinde bulunabilmek…
Gaflet diyorum bu duruma doğal olarak. Çünkü hayal
kırıklıkları öyle kolayca kaldırılabilecek ya da kolayca affedilebilecek
durumlarda oluşamaz bir insanoğlunun kalbinde. Ama ben kendimi baz alarak
baktığımda bu olaylara, hayal kırıklıklarını bile zaman geçtikçe, yüreğim de
biriktirdikçe ve artık taşıyamayacak kadar ağır geldiklerinde hayatımdan çıkarmışım.
Ben sabretmek nedir çok iyi öğrenmişim bu hayatta. Ve sanırım bu dünyaya en
büyük erdemim olan sabrımla gelmişim. Bu sabrın bana zararı çok büyük olsa da
kimi zaman hala şükredebiliyorum bu durumuma.
İşte tam bu durumda hayal kırıklıkları, sabır ve özlemek fiillerini
bir araya toplayarak karar vermeye çalışıyorum bu soruya.. ‘Asla özlememiz
gereken kişiyi özlemek hata mıdır yoksa yüreğimize sızmaya başlayan zayıflığın
göstergesi midir? ‘
Cevabını bulabilecek birileri var mıdır bilemiyorum ama bana
cevap verecek olan kişinin benim kadar sabırlı olmasını bilmesi gerektiğini
biliyorum. Çünkü sabrın ne demek olduğunu bilmeyen her insan bu soruya çok
rahatlıkla cevap verebilir. Çok rahat bir şekilde özlememenin ne kadar kolay
olduğunu anlatabilir bana. Çok basit kelimeler ve kısa cümlelerle bu sorunun
yanıtını verebilir bana. Ama benim uzun cümleler ve karmaşık kelimelerle baş başa
kaldığım bu konuda, basit kelimelerin ve kısa cümlelerin beni tatmin etmesi
beklenemez sanırım değil mi?
Aslında çok fazla şeyle boğuyorum kendimi farkındayım.
Elimde yaşanmış o kadar çok hayal kırıklığına rağmen ben inatla ‘affetmek
büyüklüktür’ denen hayat felsefesini benimsiyorum. Oysaki düşünüyorum da bende
bencil olabilirim, beni kıran ve beni bu büyük karmaşanın içine bırakan
insanlara karşı. Ama ben onu bile yapamıyorum. Ve bunun sonunda düşündüğümde
tek bir şey kalıyor elimde: Ben çok zayıf büyütmüşüm bu kalbi ve mantığı…
Bana zayıfsın, safsın diyen çok arkadaşım oldu bugüne kadar
ve ben bunun doğruluğunu birçok defa kabul etmek zorunda kaldım. Öyle ki, kimi
zaman beni kırmış olsa bile affetmeden geçemediğim ve yokluğunu asla bir
başkasıyla dolduramadığım -dostluklarım, arkadaşlıklarım ve bir aşkım- insanlar
oldu hayatımda. Ve ben onları özlemekle zaman kaybetmekten hiç bıkmadım bugüne
kadar, bugünlere kadar..
Şimdi düşünüyorum işte, özlemek zorunda olduğumuz insanları
özlememek yerine, bizi derinden etkileyen ve kıran insanları düşünmek ne kadar
yanlış bir davranış biçimi oysaki.. Ve tüm bu düşüncelerimi dışarı vurmakta ne
kadar zayıflıktır oysaki. Ama ben tüm zayıflıklarımla yaşamaya ve bunları
dışarı vurmaya korkmayan bir insan olarak yaşamayı seçiyorum. Bu kararı ne
zaman verdin, ve ne zaman bu karmaşık sorunun cevabının içinde boğulurken bu
yaşam biçimini seçtin diye düşünenleriniz de oluyor biliyorum. Ama yalan yok bu
sorunun cevabına tüm karmaşalarımı bu satırlara dökerken karar vermiş
bulunmaktayım.
Ben özlememem gereken insanları özleyen ve hayal kırıklıklarına
rağmen yerini dolduramadığım ve asla dolduramayacağımı bildiğim insanların
olduğunu kabul ederek uyumalıyım bu gece. Bu gece rüyalarımda huzura
erişebilmek adına kararıma sadık kalmam gerektiği bilincinde kapatacağım
gözlerimi uykuya…
Ve ben zayıflıkları olsa da, sabrın erdemine sahip suskun bu
ruhumla devam edeceğim hayatıma..
*Sinem Yılmaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder